TARİHİ YAPIDA YAŞAM KATEGORİSİNDE JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ

YAVUZ KİTABEVİ-KEMERALTI

1913’de kurulan Yavuz Kitapevi, İzmir ile ilişikli pek çok roman ve hikâyeye konu olmuş bir kültür mekânıdır. İlk dükkân, I. Beyler sokağında açılmıştır. 1942 yılında ise bugünkü yerine taşınmış, 80’li yıllarda ise Milli Kütüphane Caddesi’ne çıkan pasajlardan biri olan Tibaş Çarşısı’nda ikinci şubeyi açılarak yayın ve pazarlama faaliyetleri genişletilmiştir. Balkan harbinden sonra Selanik’ten gelen Fahrettin Kitapçı’nın aile yaşam öyküsü mesleğin nasıl başladığına tanıklık etmemizi sağlamaktadır.

Kendisi Hukuk Mektebi’nin son sınıfındayken Sultan Reşat’ın öğrencileri de askere alınacak talimatı üzerine bir grup öğrenci arkadaşı ile huzura çıkarak; “bizim istikbalimiz ne olacak” diye sorarlar. Sultan Reşat “önce vatanın istiklali, sonra sizin istikbaliniz” diye yanıtlar bu soruyu. Ardından Balkan Harbi günleri başlar, derken İzmir İşgal edilir. Bir ömür askerlikle geçer böylece. Selanik’te öğretim üyesi olan babanın çocukları olan, İstanbul Hukuk Mektebi mezunu ve Selanik, Üsküp ve Manastır’da İstinat Mahkemesi üyeliği yapmış ağabey Hüsnü Bey ile Fahrettin Bey entelektüel bir birikime sahiptir. Genç Türk Cumhuriyetinde yeni bir yaşam kurmak için kendi birikimlerine uygun bir iş olarak kitapçılık karşılarına çıkar. “Ragıpzade Biraderler Yavuz Kitapevi ve Kırtasiye” adı ile ilk dükkânlarını açarlar. İlk mecliste Muğla’dan Milletvekili seçilen Hüsnü Bey dört dönem bu görevi sürdürür. Selaniklilik ile hemşeri ilişkisi kurdukları Mustafa Kemal Atatürk’e kitap hediye ettikleri ve O’nun de aileye “Kitapçı” soyadını verdiği ailenin sıklıkla ve gururla anlattıkları anılarının başında gelir. Kitapçı dükkânı adını, I. Dünya Savaşı’nda Almanlardan alınan ve Yavuz Zırhlısı adı verilen gemiden almıştır. Günümüzde Ragıp Bey Anafartalar Caddesi üzerindeki dükkânda, ablası Birgül Hanım ise Tibaş İşhanı’nın giriş katındaki dükkânda çalışmaktadır.

Birgül Hanım, İzmir’in Cumhuriyet dönemi anılarıyla büyümüş, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Macar Dili Edebiyatı eğitimine başlamış, ancak koşulları uygun olmadığı için eğitimini tamamlayamamış, babasının yoğun iş günlerinde en çok destekçisi olarak yardım ederek öğrendiği ailenin işini, ailede bir anlamda lokomotif görevi de üstlenerek sürdürmüş ve sürdürmekte olan bir kimliktir. Aile Ragıp Bey’in oğlu Cenk Bey mesleği sürdürmek konusunda kararlıdır. Yavuz Kitabevi’nin bir asrı aşkın mesleki birikimini, İzmir şehri çerçevesinde sahip olduğu tarihi birikimi,; İzmir’in romanlara, hikâyelere kimi zaman yayıncı olarak, kimi zaman çarşıdaki bir mihenk noktası olarak edebiyat dünyasının parçası olmaları, Kemeraltı’nda süre gelen entelektüel yaşantının tanığı ve aktarıcısı olmaları, kültürel ve tarihsel sürekliliğin somutlaştığı bir örnek olmaları, aile içinde yeni kuşakların da kitapçılığa devam ederek değerleri geleceğe taşıma ve yaşatma isteğini somutlaştıran bir örnek oluşturmaları ile takdir edilmiştir

TARİHİ YAPIDA YAŞAM ÖDÜLÜ

MEYDAN KAHVESİ

Meydan Kahvesi; 1938 yılında Birgi’de yaşanan bir sel olayından sonra Cumhuriyet Meydanı olarak oluşturulan meydana cephe vermektedir. Dönemin gazetelerinde Birgi Faciası olarak geçen bu felaketin ardından çarşı merkezi de eski yerinden bu meydana taşınmaya başlamıştır. İlk yapılan binanın ise bu kahve olduğu Birgililerce yapılan görüşmelerden öğrenilmiştir. Tek katlı Meydan Kahvesi’nin özgün haliyle günümüze ulaşan yapısının geniş ahşap saçağı ve üzerindeki ahşap çıtalardan yapılmış geometrik zincir desenli bezemesi, aydınlığı çoğaltmak için bol bölüntülü açıklık doğramaları, rabıta zemin ile ahşap tavan kaplamaları aynı yıllara referans vermektedir.

Kahve, 2002 yılında Latif İşcan tarafından satın almıştır. İki yıl kadar kendisi işletmiştir. Daha sonra kahvenin işletmesini; 12 yaşlarında bu kahvede çırak olarak çalışmaya başlayan, uzun yıllar burada çalıştıktan sonra kahveciliği meslek edinen, diğer kahvelerde işletmecilik yaparak deneyimini geliştiren Hüseyin  Eroğlu’na bırakmıştır.

Birgili erkeklerin uzun yıllar boyunca sosyal mekânı olan kahve; hemen yanındaki müderrishaneden dönüşen Çekül Evi ve ziyaretçilerinin çokça yararlandığı, sahip olduğu merkezi konumu ile bugün Birgi’ye gelen ziyaretçiler için bir karşılama mekânı gibidir. Ayrıca Kahve hem Birgililerin hem de Birgi’ye gelenlerin odun ateşinde pişen çayı ile de özel olarak rağbet görmektedir. Birgi’deki Tarihi yapıların korunmasına yönelik Eski Birgi Belediyesi, Tarihi Kentler Birliği ve çeşitli
üniversitelerin çabaları ile bu kahve de tescillenmiş yapılar arasında yer almaktadır. Kahveye getirilen gazeteler burada günlük olarak okunabilmektedir. Kıraathane kültürünün bir uzantısı olan bu alışkanlık, gerçekte Birgi’deki pek çok kahvede de sürmektedir.

Kahvenin ilk yapımından günümüze dek fonksiyonunu sürdürüyor olması, kahve kültürünün Birgi’deki ilk örneklerinden olması, özgün mimari özelliklerini yaşatıyor olması, konumuyla Birgi’nin misafirlerini karşılayan önemli bir etkileşim alanı oluşturması, meydanı yeşillendiren çevresindeki ağaçlarla tarihi atmosferi yaşatıyor olması ve eski kıraathane geleneğinin sürdürülmesi takdir edilmiştir.

Tarihi Yapıda Yaşam Ödülü

MACİDE VE İSMAİL ÇAKAR EVİ

Macide Hanım gelin geldiği bu evde yarım asırdır yaşamaktadır. Geleneksel Türk Aile yaşamında sık karşılaşılan iki kuşağın bir arada yaşadığı geniş aile örneği olarak kayınvalidesi ve kayınpederi hayata veda edinceye dek bu evde birlikte yaşamışlardır. Macide hanımın ilettiği bilgiye göre evin ilk sahipleri kayınvalidesinin annesi ve babasıdır. Ailenin tüm fertleri, yerel ifade ile rençberlik çiftçilik yaparak geçimlerini sağlamışlar. Macide Hanım ayrıca kayınvalidesinden öğrendiği çeyizlere hazırlanan
ipekten yapılan iğne oyaları ile aile ekonomisine uzun yıllar katkıda bulunmuştur. Üç kuşak geriye giden konut, Birgi’nin tescilli konutları arasındadır. Enlemesine dikdörtgen bir formda iki katlı konuta ilk girişi geniş bahçe kapısından sağlanmaktadır. Uzun cephenin orta aksında yer alan birkaç basamakla ulaşılan ana giriş kapısı; küçük merdivenli bir sofaya açılmaktadır. Her iki yanında tek göz oda mevcuttur. Tek kollu ahşap merdivenle çıkılan üst katta da aynı mekân düzeni tekrarlanmaktadır. Konut, Birgi’nin hayatlı dış sofalı  geleneksel konutlarından ayrılmaktadır. Türk Sineması’nın sevilen filmlerinden Çağan Irmak’ın senaryosu ve yönetmeliğini üstlendiği “Unutursam Fısılda” filmine ev sahipliği yapan konut Birgi’nin tanınmasına da vesile
olmuştur. Geleneksel özellikleri ile sürdürülen yaşamı, uzun yıllardır yaşadıkları eve bağlılıkları, üretime dönük yaşam birlikteliğine evin bahçesinin de eşlik etmesi, geleneksel bir üretim olan ipekçilik ve ipek iğne oyası bilgisini genç kuşaklara aktarmış olması ile takdir edilmiştir.

Tarihi Yapıda Yaşam Ödülü

SACİDE VE RÜŞTÜ SEVGEL EVİ

Geleneksel Dış Sofalı Birgi konutlarının tek katlı mütevazı bir örneğidir. Mahremiyeti yüksek duvarlarla sağlanmış, hayvanların da girebileceği çift kanatlı büyük ahşap kapıdan içeriye girildiğinde küçük bahçeden beş altı basamaklı merdivenle konutun açık ahşap sofasına ulaşılmaktadır. Sofaya açılan yan yana konumlanan iki oda hem yatak hem de oturma odası olarak kullanılmaktadır. Açık sofa da ise mutfak yer almaktadır. Burada uygun hava koşullarına misafir ağırlamak için divan ve sandalyeler ile bir köşede de yatay dokuma tezgâhı bulunmaktadır. Bu tezgâhta bir zamanlar ipekli dokumalar yapılırken, günümüzde çaputçul denilen artık kumaşlardan üretilen kilimler dokunmaktadır. Sacide Hanım, tezgâhı kullanmayı da ipekli dokumayı da
kayınvalidesinden öğrenmiş. Gelin geldiği evde elli üç yıl olmuş yaşayalı. Evi kayınpederi yaptırmış. Uzunca bir süre kayınvalidesi ve kayınpederi ile birlikte yaşamışlar. Peki, bu iki oda evde nasıl yaşıyordunuz sorumuza “onlar bir odada, biz bir odada
yaşadık” diye yanıtlıyor. Çocuklar nerede kalıyordu diye sorunca büyük kız ben dedem ölünce babaannemle aynı odada yatıyordum diye ekliyor. Evin en dikkat çekici bir diğer özelliği ise tavan kaplamasının olmayıp kirişlerinin sofadan görünmesi, iki oda ise içeriden bakkal tavan ile örtülü. Odaların içindeki gusülhaneli gömme dolapların etrafı eskiden sedirlerle çevriliyken günümüzdeki koltuklar yine aynı alışkanlığı tekrarlarcasına yan yana sıralanmış ve üzeri delik işi dantellerle örtülü tutulmuş. Birgi’deki geleneksel üretim- yaşam birlikteliğini işaret eden yatay dokuma tezgâhını da yaşamlarına sığdırarak uzun yıllardır sürdürmeleri, evlerini memnuniyet ve aidiyetle kullanıyor olmaları geleneksel Birgi yaşamına örnek teşkil etmeleri takdir edilmiştir.

Tarihi Yapıda Yaşam Ödülü

PALOMBO TİCARET / RAFAEL PALOMBO

1932 yılından beri Kemeraltı’nda Abacıoğlu Hanı’nda dükkân sahibi ailenin çocuğu olan Rafael Palambo; yarım asırdır aynı dükkânda kendi üretimleri olan balmumuna sarılı balık yumurtası satıyor. Eskiden yaz tatillerinde aileler çocuklarını yetişsin,
iş hayatını ve ticareti öğrensin diye eşraftaki esnafa çalıştırılmak üzere teslim ederlermiş. Küçük bir ücret karşılığında iş hayatına başlayan çocukların çıraklık ücretlerini de aileler karşılarmış. Tabi ki çocuklar bundan haberdar olmazmış. Aileler böylece çocuklarının çalışmayı, emeği küçük yaşta öğrenmelerini sağlarmış. Bu örneklerden bir olan Rafael Bey, bu yolculuğa; 7 yaşındayken eskiden hanının girişinde yer alan Reşit Halit Damlapınar adında bisiklet ve beyaz eşya ürünleri satan dükkânda  başlamış. Küçük yaşta tanımaya başladığı Kemeraltı onun için İzmir’in kalbi. Kemeraltı’nın yarım yüzyılındaki esnaf hayatından üretim çeşitliliğine dek uzanan bir birikime sahip. Aile anılarını fotoğraf ve objelerle dükkânda sergileyen Palombo ticaret
işletmecisi Rafael Palambo tarihe duyarlı ve Kemeraltı çarşısının tarihine tanıklık eden bir kimlik olarak varlığını sürdürmektedir. Rafael Palambo’nun adını taşıyan işletmesinin 90 yıldır aynı mekânda devam etmesi, dört nesildir zor bir işi kaliteli bir şekilde sürdürebilmesi, han ile bütünleşmiş bir işletme ile mekana ruh katıldığını göstermesi değerli bulunmuştur.

Tarihi Yapıda Yaşam Ödülü

ATÖLYE MEZİ / KADRİYE YAĞCI

Kadriye Hanım, Manisa Demirci doğumlu, annesi, ünlü Demirci halılarını dokuyan üreticilerden biri. 1969 depremi ve çocuklarının iyi eğitim almalarını sağlamak üzere İzmir’e geliyorlar. Yerleştikleri ilk yer ise 2. Beyler Sokağı’na açılan bir çıkmaz. O günleri sorduğumuzda sosyal yaşama dair anılarını aktarıyor bize: “Kemeraltı’ndaki çoğu sokak çıkmazdı eskiden. O sokakların hepsi Rum eviydi. O kadar güzel evlerdi ki. Hani sardunyalar görürsünüz camlarda, köşelerde ağaçlar vardır. Hani sokaklar tertemizdir. Bizim sokağımızın bir yan sokağıydı. Doktoru, avukatı ile İkinci Beyler çok güzel bir semtti. Eğitimli bir camianın olduğu bir semtti o yıllarda. Ama statüye bakılmazdı. O yıllarda, ne kadar insan, buna bakılırdı. Terzilik mesleğine ilgisi gerçekte çocukluk yıllarında başlar. Kendisi süreci şöyle özetliyor: Demirci’deki evimizde, yan komşumuz terziydi. Ona çok dikkat etmişim. Bu meslek, yüzde doksan onun provalarını izlerken, müşterileri gelip giderken, hani benim çok dikkat ettiğim ve çok özendiğim bir alan olmuş demek ki. Ki o zamanlar işte dört, beş, altı yaşlarındayım, o üç yılda anneme hani ‘Ben bebek istiyorum. Elbise dikeceğim.’dediğimi hatırlıyorum. O da bize küçük mum bebekler vardı, onlardan almıştı. Fakat bebeklerde bir
türlü göğüsler olmuyor. Terzininki gibi kuplar olmuyor. Hani o çok dikkatimi çekmiş, ona hala gülerim. Buzdolabı köpükleri vardır, o köpükleri alıp, göğüs yapıp, sonra da

Tarihi Yapıda Yaşam Ödülü

elbiselere kup yaptığımı biliyorum.

TARİHİ MEKÂNDA GELENEKSEL ZANAATLARIN YAŞATILMASI ÖDÜLÜ

HASAN HÜSEYİN ÖTER, KÖRÜKLÜ ÇİZMECİ JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ

73 yaşında olan Hasan Hüseyin ÖTER, on bir yaşında çırak olarak başlamış bu işe. Sökeli ustanın yetiştirdiği, Tire’ye yerleşen ustadan öğrenmiş zanaatı. Onun ustası, 1950’lerde eski bir gelenek olan körüklü çizmeleri yeniden yapmaya başlamıştır. Hasan Hüseyin ÖTER, günümüzde kalıp kullanmadan, eliyle körük yapan tek usta olarak tanınmaktadır meslekte. Ustasından el aldıktan sonra ortağı ile 1968 yılında Tire’de İbni Melek Türbesi’nin karşında bir dükkân açarak üretime başlamışlar. Ortağını kaybedince orada kalmak istememiş ve İzmir’e Işıkkent’deki ayakkabıcılar çarşısında çalışmış bir süre. Ancak eşi şehir hayatına alışamadığı ve iki çocuğu da Tire’de yaşadığı için oradan tekrar memleketleri Tire’ye dönmüşler. Bugüne değin körüklü çizme üretmeye devam ediyor. Severek yaptığı zanaatını iki senedir Kutu Han’da sürdürüyor. Tire’de süren zeybek kültürü onun üretiminin de sürmesinin yegâne nedenini oluşturuyor. Çünkü günümüzde en çok, efe zeybek grupları, yörük dernekleri ve folklor grupları körüklü çizmenin alıcıları. Çırakları olmuş çok sayıda insan gelip çalışmış onun yanında. Onlar ayakkabıcılık kısmına dek ilerleyerek o alanda ustalaşmışlar. Ustanın dediği gibi bu zanaat işi insanı zengin etmez. İncelik öğretir. Metanet ve sabır gerektirir. Körüklü çizmeyi öğrenmek için gereken sabrı gösteren olmamış bugüne değin. Çoğu dükkân açıp bir an önce çok para kazanmak istemiş. Tarihi niteliklere ve özel yapım tekniğine sahip körüklü çizmeyi üretmeyi sürdürmesi bölgeye ve dokuya bu yolla katkı sağlaması ile takdir edilmiştir.

Geleneksel Zanaatların Yaşatılması Kategorisinde Jüri Özel Ödülü

BAYRAM SENVER, DOKUMACI

Bayram Senver, Birgi’de tarihi bir konutta kırk beş yıldır yatay tezgâhta dokumacılık yapıyor. Uzun zamandır yöresel adıyla Çaputçul denilen kilimler üretiyor. Çaputçul bir geri dönüşüm üretimi. Arta kalan giysiler, şalvar vb. ince şeritler halinde kesilip, kamışa sarılıyor. Tezgâhta pamuk ipliği ile dokunuyor. Bayram Bey’in verdiği bilgiye göre günümüzde iplik Hindistan’dan geliyor. Pamuk ipliği artık ülkemizde üretilmiyor. Kendisi, pamuk üretimine gençliğinde şahit olmuş biri olarak bu ipliği bile ülkemizde üretememekten dolayı şaşkınlık ve üzüntü taşıyor. 70’ li yıllarda pamuk toplama zamanı dayıbaşılık yaparmış. Gözünün alabildiğince pamuk üretimi yapılan Söke ovasını, Menderes havzasını anlatıyor bizlere. Birgi’de geçmişte çok miktarda ipek üretimi yapan aileler bu üretimi dokumaya dönüştürmek için evlerinde mutlaka bir yatay tezgâh bulundururmuş. Birgililerin hafızalarında akşamları duyulan ipek tezgâhı sesleri hala anımsanmaktadır. Bulunduğu evin bodrum katı özgün konutlarda olduğu gibi işlik mekânı olarak kullanılıyor. Büyüklerden kalan 80 yılın üzerindeki tezgâhı yeni onarım ekleriyle de olsa varlığını sürdürüyor. Kullanılıyor. Aynı yatay tezgâhta eskiden ipek mendil, idare (göynük), çarşaf vb. üretiliyormuş. Bayram bey babasından, babası da dedesinden öğrenmiş tezgâh işini. Yatay tezgâh işi konutlarda hem kadınlar hem de erkeklerin kullandığı bir üretim Birgi’de. Ailede kimin vakti varsa kadın veya erkek üretim yapabiliyormuş eskiden. Şimdilerde eşiyle birlikte çaput çuldan sergen dışında  model geliştirerek çeşit çeşit çanta, kırlent vb. ürünlerle üretimlerini zenginleştirmektedirler. Yöresel üretimi ailesindeki ustalardan öğrenerek üretimi güncel bir ihtiyaç üzerinden sürdüren, aile yadigârı
tezgâhı kullanan, geri dönüşümü teşvik eden, kaliteli ve önemli gündelik ürünler üreterek ve bu ürünlere yenilik getirerek zanaatı sürdürme çabası takdir edilmiştir. Seçici kurul; yöresel üretimi ailesindeki ustalardan öğrenerek üretime üretimi güncel bir ihtiyaç üzerinden sürdürmesini, aile yadigârı kendisi de tarihi olan tezgâhı kullanmasını, geri dönüşümü teşvik eden üretimi yapıyor olmasını farklı, kaliteli ve önemli gündelik ürünler üreterek, yenilik getirerek zanaatı sürdürme çabasını takdir ederek Bayram Senver’i OY BİRLİĞİ ile ödüle değer bulmuştur .

Geleneksel Zanaatların Yaşatılması Ödülü

HASAN ERGENAY, BIÇAKÇI

Hasan Ergenay 70 yaşında. Denizli Yatağan’da babasının yanında bıçak yapımını öğrenmeye başladığında henüz on iki yaşındadır. Adını yatağan üretiminden alan yerleşimde yaygın bir üretimdir bıçakçılık. Onun çocukluğunda dövme çelik bıçak imalatı, evlerin bodrum katlarındaki işliklerde yapılırmış. Hasan Bey, on üç yaşında ilk bıçağını 35 kuruşa sattığını hiç unutmuyor. 90’lı yıllarda İzmir’e yerleşir ve 99 yılından beri Kemeraltı’ndaki tescilli tarihi dükkânında çalışmaya devam eder. Bugüne değin azımsanmayacak sayıda usta yetiştiren Hasan Bey’in eşi ile birlikte yürüttükleri üretimlerine Pandemi dönemi gölge olur. Eşini kaybeder. Yaşadığı kayıp zor da olsa mesleğine devam eder. Son zamanlarda kendisi üretmese de yetiştirdiği ustaların bıçaklarını bu dükkânda, “Bıçakçı Hasan Kemeraltı İzmir” adı ile satar. Sohbetimizde günümüz koşullarındaki üretimin dışa bağımlı olmasından da dem vurarak hem yerli hem de kaliteli üretimin değerini kendi ifadesi ile şöyle aktarır. “O zaman Çin’den mal gelmiyordu çok değerliydi ürettiğin malzemeler, değerinde de satıyordun… Bir malın iyisini satarsan, insanları kandırmadan satarsan, yıllarca ayakta kalabiliyorsun. İnsanlara kötü malı iyi diye satarsan ömrün kısa yani. Buradan belki on tane bıçakçı geldi, gitti. Ticaret öyle bir şey yani…” Mesleğini usta çırak ilişkisi ile öğrenmesi, bıçakçılık zanaatında ustalar yetiştirmesi, son yıllarda kendisi üretim yapamasa da yetiştirdiği ustaların bıçaklarını ticari ürüne dönüştürerek zanaatın yaşamasına vesile
olması, yerli üretimi teşvik etmesi, ayrıca ürünlerin üzerinde Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nın adına yer vermesi takdir edilmiştir.

Geleneksel Zanaatların Yaşatılması Ödülü

ERDOĞAN AKINER, TERZİ

82 yaşında olan Erdoğan AKINER, yetmiş senedir baba mesleğini, baba yadigârı dükkânda uzun yıllar sürdürmüş. Tire Tahtakale Meydanı’ndaki su anki dükkânında yirmi iki yıldır çalışıyor. Baba yadigarı dükkân, aynı sokağın başındaki ilk dükkânmış. Bu dükkân ve içindeki her şeyini bir yangın sonucu kaybetmiş. Bu zor zamanında esnaf ve dostları ona destek olmuşlar. Bir yıl kadar alınmayan kira, birinin getirdiği makas, bir diğerinin evinden getirdiği dikiş makinası gibi İMECE usulü destekler, onun aynı sokakta varlığını korumasını sağlamış. Erdoğan Akıner’e verilen destek şüphesiz ki terzilikteki mahareti ve pek çok genci bu işte yetiştirerek meslek sahibi yapması ve dürüst kişiliği ile ilintilidir. Yeğeni Handan AKINER kendisine ilişkin şunları yazmış ve tarihe not düşmüştür. ‘Benim amcam için küçüklükten ayaklarının gittiği, bütün yıllarını orada geçirdiği, gözünün açıldığı mekânıdır onun dükkânı. Bir söz vardır zaman gelir her şeyini kaybedebilirsin; servet, çocuk, eş ama mesleğin olunca o seni terk etmez. Tıpkı amcam gibi sevmek lazım hayatı, işini; bir de ceket düğmesi ilikleyip eğilmeyi… İğneyi ipliği eline alıp hayatın başlarından sonuna kadar gideceğini bilmeden, dört duvar arasında, ütü masası ve dikiş makinasına bağlanmıştır hayatı. Dükkân sahipleri değişir ama mesleklerine hayatlarını adayanların adı kalır yıllarca çarşıda anıtlar gibi’ Mesleğini usta çırak ilişkisi ile öğrenmesi, çok sayıda usta yetiştirmesi, zanaatına bağlılığı ve çarşıdaki sürekliliği ile mekana değer katması takdir edilmiştir.

“bir sergiyle geldi bahar
ne don vurur, ne meyve verir
öylece bir çiçek düşlemesi
ne güzel bir oyundur canım
taşlara bakan gözün çiçeği görmesi”
(…)
Ruhi Su (1912 -1985)
İnsan ve emek
Zeybekler Ezgili Yürek Albümü, 1982

Geleneksel Zanaatların Yaşatılması Ödülü

ÖZGÜN İŞLEVİN DEĞİŞTİRİLDİĞİ ESASLI ONARIM ÖDÜLÜ

ETS HAYİM SİNAGOGU

Yapı Sahibi: İzmir Musevi Cemaati Vakfı
Proje Müellifi: Yüksek Mimar Zübeyda ÖZKAN
Yüklenici: Umart Mimarlık Müh. Ltd. Şti.

Etz Hayim Sinagogu; Kemeraltı’nda Havra Sokağı’na açılan 937 sokak üzerinde yer alır. Bölgede günümüze ulaşan Sinyore Giveret, Kadosh, Algazi, Shalom, Hevra sinagogları ile yine yakın mesafede bulunan Bikkur Holim, Portekiz ve Bet Hillel Sinagogları ve Hahamhane yapısı ile bir arada dünyada örneği az rastlanan çeşitlilikte sinagoglar dokusu oluşturmaktadır. Bölgede yer alan Kestanepazarı, Başdurak ve Hisar Cami gibi İzmir’in önemli Müslüman ibadethaneleri ile iç içe konumlanan bu doku kentin geçmişteki çok kültürlülüğünü ve birlikte yaşama kültürünü belgeler niteliktedir. Yapının yer aldığı 937 sokak, Havra Sokağı ile Mezarlıkbaşı’na açılan 927 sokak arasında uzanan yer yer kıvrımlı bir sokaktır. Etz Hayim ve Hevra sinagoglarının ana girişleri bu sokak üzerinde yer almaktadır. Sinagogun üzerinde bulunduğu parsel kuzey-güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen biçimindedir. Yapının arka bahçesi doğu yönünde bu dikdörtgene eklemlenmektedir. Yapının bitişiğinde yer alan günümüzde tek katlı olan bir yapının bir dönem sinagog ile birlikte kullanıldığı anlaşılmıştır.  Sinagogun kuzeyinde yer alan Yeni Pasaj Cami ile arasında yaklaşık 50 cm’lik bir boşluk yer alması ve sinagogun bu boşluğa bakan pencerelerinin bulunması geçmişte bu cami inşasından önce bahçesi olan bir yapı olma ihtimalini ortaya koymaktadır. Sinagogun doğu yönünde 22 parselde ve güney yönünde 84 parselde bahçesine bitişik başka yapılar yer almaktadır. Ortaçağ’dan itibaren, XIII. Yüzyıl boyunca İzmir’de Yahudilerin yaşamına ilişkin kesin kayıtlar bulunmamaktadır. Bizans döneminde zaman zaman güçleri azalarak zaman zaman ise kenti tamamen terk ederek İzmir’de yaşamlarını sürdürmüş oldukları düşünülmektedir. Politikacı, akademisyen ve tarihçi Bodrum doğumlu Avram Galante’ye (1873 – 1961) göre Yahudiler ilk olarak Etz Hayim Sinagogu’nu inşa ederek ibadetlerini burada gerçekleştirmişlerdir. Anadolu; Bizanslılardan Türklerin eline geçtiği dönemde ise Etz Hayim Sinagogu’nun Türklerin ibadet ettikleri bir mekân haline dönüştürüldüğüne ve Yahudilerin ibadet için bu havranın bahçesini kullandıkları yönünde bazı bilgiler bulunmaktadır. Yahudilerin İzmir’e ilk geldikleri dönem olan Bizans döneminden beri mevcut olduğu düşünülen bu sinagog, İzmir yangınlarında birkaç kez yanmış, tadilatlar görmüş ve en son 1851 yılında Daniel Sidi tarafından restore edilmiştir. Etz Hayim Sinagog’u eski Sefarad Sinagogları’ndan olduğu için tevasının tavanı dokuz dikdörtgen parçaya bölen dört sütunun altında yer aldığı ve oturma sıralarının bu biçimlenişi çevrelediği merkezi planla inşa edilmiştir. Son halinde yapı kilise plan şeması olan lineer plana dönüştürülmüştür. Yapının zemin katı yığma taş üst katı ise ahşap karkas olarak  inşa edilmiştir. Tavan döşemeleri ile bölücü duvarları ahşap olup, yapının çatısı ahşap konstrüksiyondur. Zemin kaplaması mermer olan Etz Hayım Sinagogu’nun giriş bölümünde bir yıldız süslemesi bulunmaktadır. Çift olarak yaptırılan teva üç basamakla yükseltilmiş ve Yahudilerin Portekiz’den İzmir’e gelirlerken kullandıkları kadırgaları andıran platformun üzerinde yer almaktadır. Ahşap işçilikleriyle dikkati çeken altı tane tora dolabı mevcuttur. Mekânı dokuz dikdörtgene bölen ve çatıyı taşıyan dört sütunun arasında kalan tevanın özgün konumunun tavanı yeşil geometrik formların içinde yer alan çiçek süslemelerle bezenerek diğer tavanlardan farklılaştırılmıştır. Yükseliş dönemi sinagogları arasında değerlendirilen Etz Hayim Sinagogu; son derece basit, sade ve dış mekândan fark edilmeyecek biçimde içe dönük, iç mekânlarında ise son derece renkli ve canlı bezemelere sahip yapılardan biridir. Bu dönemde İzmir’de Sefarad kültürünün baskın olarak hissedilmiş olduğu ve Etz Hayim Sinagogu’nun bu kültürün yansıması olan merkezi planlı sinagoglardan birini temsil ettiği düşünülmektedir. 2013 yılında destek ve askıya alma çalışmaları, güvenlik önlemleri ile projeye başlanmıştır. Resmi yazışmalar ile proje süreci 1,5 yılı bulmuştur. 2019 yılında ana restorasyon çalışmalarına başlanmadan önce yaz okulu çalışmalarında sıva raspaları yapılmaya başlanmış, katmanlar hakkında bilgi edinilmiştir.

Yapının bütün olarak özgün öğelerinin korunmuş olması, özgün durum ile yeni müdahaleler arasındaki ayrımın açık bir şekilde gözlemlenebilir olması, strüktürel müdahalelerin doğru, yerinde ve bağdemirleri ve kılıçlar gibi özgün detaylar ile uyumlu çözülmüş olması, proje müellifinin konuya hâkimiyeti ve her noktasını hassasiyet ve özenle çalışılmış olması, yapının genel atmosfer hissinin kaybedilmemiş olması, Havralar Sokağı’nı yeniden hayata döndürecek başlangıç için başarılı bir örnek oluşturması takdir edilmiştir.

Özgün İşlevin Korunduğu Esaslı Onarım Ödülü

ELİF KOCABIYIK & DANIELE SAVASTA EVİ

Yapı Sahibi: Elif KOCABIYIK SAVASTA
Proje Müellifi: Rest. Uzm. Y. Mimar Salih Özgür GENCA
Yüklenici: Elif KOCABIYIK SAVASTA

Konut; eskiden “Mekke Yokuşu” olarak bilinen ve daha sonra “İsmet İnönü Sokak” olarak tescillenen; Tilkilik ile Eşrefpaşa arasında, İzmir’in nadide merdivenli sokaklarından birinde yer alır. Sokağın özgün dokusunu örnekleyen; iki katlı sıra ev düzeninde, çoğu kez asimetrik cepheli ve ahşap cumbalı konutlardan biridir. En eski örneklerine bugün Alsancak diye adlandırdığımız eski adıyla Punta bölgesinde karşılaşılan bu konut türünün, daha sonra yapılan tüm konutların öncülünü oluşturduğu bilinmektedir. Plan ve cephe organizasyonu açısından ortogonal düzene sahip olan bu konutlar genellikle biri dar diğeri geniş iki akstan oluşmaktadır. Zemin katta giriş holü dar aks üzerinde konumlanmakta, geniş aksta ise yaşama mekânları yer almaktadır. Üst katta yer alan yatak odalarından bir kısmı sokak cephesine, diğerleri ise arka avluya yönlenmektedir. Bu odalar genellikle merkezi bir hol tarafında düzenlenmişlerdir. Yerleşim düzeni açısından değerlendirildiğinde bu
konutların tümünün avlu, servis ve yaşam mekânları diye tanımlanabilecek üç temel elemandan oluştuğu gözlemlenmiş, içinde giriş holü, günlük yaşama mekânları ve yatak odaları bulunan ana kütle zemin katta dar-geniş (asimetrik) ya da geniş-dar-geniş (simetrik) akslarla kurgulanmıştır. Çoğu zaman simetrik bir plan ve cephe düzenine sahip olan üst katla alt kat oldukça geniş bir merdiven holü ile birbirine bağlanmıştır. Büyük evlerde bu merdivenlerin sahanlığından servis mekânlarının üst katına ulaşım sağlanmıştır. Evlerin arkasında yer alan küçük avlular yüksek duvarlarla çevrilmiş arka bahçeler niteliğindedir. Avlunun bir köşesinde yer alan servis hacimleri ana konut kütlesine merdiven altından ilişkilendirilmiştir.  Bu tipolojinin uzantısı olan konut, zaman içerisinde çok sayıda ek almış ve dönüşüm geçirmiştir. Özgün özelliklerini tespit etmek için gerçekleştirilen araştırmalarda birincil derece kaynak, İzmir Kadastro Müdürlüğü’nde bulunan 1930’larda yapılmış aplikasyon krokisidir. Konutun o zamanki durumu hakkında bilgi veren bu planlardan özellikle müştemilatı hakkında bilgi edinilmiştir. Bunlardan başka sokaktaki evlerin cephe çizimlerini, zemin ve üst kat planlarını ve fotoğraflarını içeren 1970’lere ait bir tez ve sokağı kapsayan iki eski fotoğraf, bu çözümlemeye kaynaklık etmiştir. Geleneksel İzmir Konut tipolojisi ile yapıdan gelen izler değerlendirilerek konutun özgün halinin belirlenmesi için sorgulayan ve titiz bir çalışma yürütülmüştür. Konut sahiplerinin restorasyon öncesinde konutta yaşayarak konutun özelliklerini deneyimlemeleri, konutu onarım öncesinde tescillenmesini sağlayarak yapının ve çevrenin tarihine gösterdikleri duyarlılıkları, sokağa değer katma çabaları ayrıca dikkat çekmektedir.
Konutta koruma ilkelerine göre yapılan müdahalelerin algılanabilirliği konusundaki yetkin tavrı ve konutun dönemlerinin uzman olmayan biri tarafından bile algılanabilir olması, mevcut olan ekin yapıyla uyumlu olarak yenilenmesiyle yeni yaşam gereksinimlerinin tarihi yapıda oluşturacağı baskıyı azaltan bir çözüm olarak değerlendirilmiş olması, özgün gusülhane dolabı yorumlanarak üretilen yeni ıslak hacim tasarımında özellikle belirginleştiği gibi bulunduğu yeri duyarlılıkla anlayarak, var olan geleneksel ögeleri ve mekanı çözümleyen, koruma/ yorumlama/ tasarım birlikteliğine yetkin bir örnek oluşturan tasarım başarısı takdir etmiştir. Ayrıca; yapı sahiplerinin bilinçle seçtikleri bölge ve dokusu, mevcut sosyo-kültürel yaşantıyı  reddetmeden katılma çabası, konutu kendilerinin tescilleterek değer katmaları, ekonomik zorluklara rağmen bu durumu sürdürme istekleri, bütün ögelerin hassasiyetle çalışılmış olması (eski merdiven izi, kırık karoların bahçede serbest kullanımı, elektrik boruları v.b) ve bu durumun bitişindeki yapılarla karşılaştırıldığında okunur olması ile dürüst, duyarlı, kendisine ve çevresine dikkat eden bir tasarım olmasına yönelik tavırları ayrıca kutlanmıştır.

Özgün İşlevin Korunduğu Esaslı Onarım Ödülü

TARİHİ ÇEVRE VE KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA DALINDA KATKI ÖDÜLÜ

ULUÇ HANHAN TÜRKİYE SUALTI ARKEOLOJİSİ VAKFI, 2021 “İZMİR KÖRFEZİ BATIKLARI” KİTABI

Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı tarafından yayınlanan İzmir Körfezi Batıkları, tarih, sözlü tarih, coğrafya, sualtı araştırmaları ve denizcilik biliminin verileri ışığında İzmir Körfezi’ndeki gemi batıkları üzerinden tarihi bilgileri gün ışığına çıkarmak
amacıyla hazırlanmıştır. Geçtiğimiz yüzyıl başına ait deniz üzerinden tarihi gündeme taşıyan uzun seyir ve kılavuz kaptan Uluç Hanhan tarafından hazırlanan kitabın ortaya çıkışı kendisi tarafından şöyle anlatılmıştır: “İzmir Körfezi’nin en büyük adası Uzunada’yı ele alan, Bir Zamanlar Uzunada bundan yaklaşık dört yıl önce yayınlandı. Kitapta bir adanın tarihinden kesitler sunulurken, sözlü tarih çalışmaları Uzunada ile ilgili bilinmeyen birçok konunun açıklığa kavuşmasını sağlayarak tarihe not düştü. Birinci Dünya Savaşı’nda Uzunada etrafında gerçekleşen askerî çatışmalara ilişkin arşiv, literatür taramaları ve sözlü tarih çalışmaları esnasında bu mücadelenin bir sonucu olarak batık gemilere de rastlandı. Başta Mayıs 1916’da Türk, Alman ve Avusturya-Macaristan topçu bataryası tarafından batırılan İngiliz gemisi Monitor 30 olmak üzere birçok batık geminin yanı sıra, Uzunada sularında batan gizemli bir denizaltıya ilişkin iddialar da söz konusu kitapta yer aldı. 2019’un bahar aylarında bir dergiye yazacağım makale konusunu “Urla İskelesi Batıkları” olarak belirlemiştim. Bu makaleyi hazırlarken, yaklaşık üç yıl önce İzmir Körfezi’nde bir gemi batığı bulunduğunu öğrendim. Yayınlarda batık geminin yandan taramalı sonarla çekilmiş birkaç fotoğrafı da vardı. İlgili enstitü ile iletişime geçtim, kısa bir süre sonra bu batığın, 1935’te batan İnebolu vapuru olduğu ortaya çıkartıldı. Batık gemi hakkında yaptığım tarihsel çalışma başarıyla sonuçlanmıştı. Bundan güç alarak İzmir  Körfezi’ndeki batık gemiler hakkındaki araştırmalarımı derinleştirmeye karar verdim. Baştaki amacım Urla İskelesi batıklarının tarihini yazmaktı. Uzunada çevresinde bulunan beş batık, Urla İskelesi’ndeki iki batık ve son olarak İnebolu batığı toplam batık sayısını sekize çıkarttı. Bir Zamanlar Uzunada’da, Birinci Dünya Savaşı’nda Yenikale’de mânia gemisi olarak batırılan üç İngiliz ticaret gemisinden söz edilmişti. Ayrıca kitapta biri Fransız, biri de İngiliz olmak üzere iki mayın gemisi anlatılmıştı. Bu durumda 13 batık gemiyle yola çıkıyordum. Yenikale stratejik konumu nedeniyle önceden beri ilgimi çeken bir yerdi. Mesleğim nedeniyle burada daha fazla batık gemi olabileceğini tahmin ederek yola koyuldum. İzmir Körfezi’nde batan gemilerin son günlerini kitapta yansıtmaya çalıştım. Onların bize söyleyeceği şeylere kulak vermeye gayret ettim. Ne yazık ki bir dönemin tanıklığı yapmış batık gemilerden kitapta okuyacağınız öykülerinden başka bugünlere pek bir şey kalmamış. Olsun bu öykülere sahip olmak ta önemlidir. Öyküler bizler için çok değerli ve öğreticidir. Türk denizciliğinin geçmişini bilmenin bizi daha güçlü yapacağı açıktır.” İzmir Körfezi Batıkları kitabında suyun altında yer alan yaklaşık otuz batığı konu edinen kitap, Dış Körfez Batıkları, Yenikale Batıkları, Yenikale Batıklarının Çıkarılması, İç Körfezde Yaşanan Kazalar ve Batıklar olmak üzere dört bölüm başlığı altında gruplanmıştır. Bölüm başlıklarını oluşturan yerlerin denizcilik açısından tarihi bilgileri verilmiş, elde edilen bilgiler kronoloji gözetilerek aktarılmış, deniz üzerinde yaşanan pek çok olayın tarihin diğer parçaları ile buluşmasına vesile olmuştur. Yazar, bu kitabın gelecek yeni çalışmalara altlık oluşmasını temenni etmektedir. Kitapta tarihi olaylara denizci gözü ve farklı disiplinlerin ışığında bakılması tarih araştırmaları açısından önemli bir katkı sağlamıştır. Denizin altındaki batıklar vasıtası ile elde edilen bilgilerin tarihe önemli bir katkı sağlaması takdir edilmiştir.

Katkı Ödülü

SELİM BONFİL FOTO GAGİN GÖZÜYLE İZMİRLİ YAHUDİLER VE KARATAŞ FOTOĞRAF PROJESİ

Selim Bonfil, İzmir Yahudileri hakkında sözlü tarih çalışmaları yaparken kendi aile albümlerinde keşfettikleri fotoğrafların izlerini sürerek elde ettiği fotoğrafların 1900’lü yılların başlarında Karataş’ta açılan Foto Gagin fotoğraf stüdyosunda çekilmiş olduğunu tespit etmiştir. Araştırmasının devamında bu stüdyonun, 1902-1968 yılları arasında özellikle Karataş’ta yaşayan ağırlıklı olarak İzmir Yahudilerinin günlük yaşamlarına, kültürel ve sosyal etkinliklerine dair pek çok bilgiyi anımsatmak, gün yüzüne çıkarmak için Foto Gagin Gözüyle İzmirli Yahudiler ve Karataş isimli Fotoğraf sergisini ve yayınını hazırlamıştır. Sergi Kolleksiyonu Gagin koleksiyonundan ve Foto Gagin’in çektiği İzmir’deki Yahudi ailelerinden toplanan fotoğraflar ile birleştirilerek oluşturulmuştur. Sergi bölgedeki Yahudi kurumlarının (Yahudi hastanesi, sinagoglar, Bene Berit okulu, tarihi Asansör vs.) eski süreçlerinin tanınmasına dolayısı ile bölgenin zamanla yaşanan değişimine tanıklık sağlamıştır. Bölgeyle ilgili anılarını kaleme almış bazı yazarların alıntılarından da yararlanılarak kültürün daha derin tanınması sağlanmıştır. İzmir kentinin 19. yüzyılının sonu, 20. yüzyılının başındaki yaşam öyküsüne dair bir kesit sunuyor olması, kaybolmakta olan veya kaybolma ihtimali olan görsel bir koleksiyonun yaşatılmasını sağlaması; bu zaman dilimindeki oryantalist akımın İzmir’deki etkilerini göstermesi, değerli bulunmuş ve takdir edilmiştir.

Selim Bonfil Foto Gagin Gözünden İzmir Yahudileri ve Karataş Katkı Ödülü

YAŞAR ÜRÜK BİLİMSEL TARİH ARAŞTIRMALARINDAN SEÇKİ

İzmir doğumlu olan Yaşar Ürük, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı mezunudur. 1967 – 2017 arasında Devlet Tiyatroları’nda çeşitli görevlerde bulunmuştur. Bugüne kadar elliden fazla oyunda rol almış ve yirminin üzerinde oyun sahnelemiştir. Salihli Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda kuruculuk, Devlet Tiyatroları’nın İzmir, Elazığ, Konya, Aydın sahnelerinin açılışına katkı koymuştur. 1981-1983 arasında Atatürk Çocuk Korosu, 1989-1991 arasında Salihli Belediyesi Çocuk Korosu
ve 1992-2006 arasında da İzmir Büyükşehir Belediyesi Çocuk Korosu’nun kurucu- yönetmenliğini de yapmıştır. 1996’dan bu yana çeşitli gazete, dergi ve web sayfasında 1200’den fazla İzmir araştırma yazısı yayınlayan Ürük, İzmir ve çevresinin tarihini araştırmak kültür, sanat ve sosyal yaşamına katkıda bulunmak, bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vermek, onlarla işbirliğinde bulunmak amacıyla oluşturulan İzmir Araştırmaları Derneği’nin de kurucusudur. 1973’te başladığı İzmir ve Batı Anadolu tarihi üzerine araştırma çalışmalarını sürdürmektedir.
İzmir Araştırmaları üzerine hazırladığı yayınlardan bazıları şöyledir:
Şu Bizim Karşıyaka Atadost Yayınları · 2003
İğne Deliğinden İzmir, Yakın Kitapevi 2011
İzmirim Dizisi 40 Göztepe’den Güzelyalı’ya, Heyamola Yayınları, 2011
İzmir Kent Ansiklopedisi / İzmir’de İdari Ve Mahalli Yer Adları / 2 Cilt Takım, İBB, 2013
Adım Adım İzmir, Yakın Kitapevi, 2015
İzmir Efsaneleri, Yakın Kitapevi 2018
İzmir’de Ticaret Hayatı ve Çarşılar 1850- 1930, Ege Sanayicileri ve İşinsanları Derneği, 2020
Bilmediğimiz İzmir, İzelman A.Ş. 2022
İzmir hakkında yapmış olduğu ve kentyasam.com haber sitesinde yayımlanan, tarih araştırma yazılarından oluşan seçkisi; sanattan mimariye yiyecek içecek kültürüne kadar İzmir’in farklı zenginliklerini sergilemektedir. İzmir ile ilgili kolay ulaşılabilir bilgi veriyor olması, güvenilir ve anlaşılabilir bir dille yazılmış olması değerli bulunmuştur.

Yaşar Ürük Kent Yaşam Dergisindeki Yazıları İle Katkı Ödülü

SİREN BORA YAHUDİ KÜLTÜRÜNE YÖNELİK TÜM YAYINLARI

1962 yılında İzmir’de doğan Siren Bora, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden 1983 yılında mezun oldu. 1985-1988 yılları arasında Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.
1988 yılında “1908-1912 İzmir’de Rumlar” başlıklı yüksek lisans teziyle, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde yüksek lisans programını tamamladı. 1990-1993 yılları arasında burslu olarak gittiği Kudüs İbrani Üniversitesi’nde, üniversite tarafından verilen İbranice derslerine devam etti. 1993 yılında İzmir Yahudileri Tarihi üzerine doktora derecesini aldı. 1990 yılında, Ord. Prof. Ekrem Akurgal tarafından kurulan Ege Kültür Vakfı’nın 85 kişiden oluşan kurucu üyeleri arasında yer aldı. 3 yıl, vakfın başkan yardımcılığını yürüttü. Halen, Ege Kültür Vakfı yönetim kurulundadır. 2021 yılında, 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi tarafından Zülfaris Sinagogu’nda açılışı yapılan ve kitabı basılan, “Taşlara Kazılan Yahudi Kimliği” sergisinin bilim danışmanlığını üstlendi. Şu anda, İzmir ve çevresindeki Yahudi topluluklarının tarihi üzerine araştırmalar yapmakta ve akademik makaleler ve kitaplar yazmaktadır.

Yayınlanan Kitapları:
İzmir Yahudilerinin Tarihi (1908-1923) (İstanbul: Gözlem, 1995). (Türkçe).
Karataş Hastanesi ve Çevresinde Yahudi İzleri (İzmir: İzmir Büyükşehir Belediyesi – APİKAM, 2015). (Türkçe).
Hahambaşı Hayim Palaçi (1788-1868) ve İzmir Yahudileri (İzmir: İzmir Büyükşehir Belediyesi – APİKAM, 2016). (Türkçe).
The Bodrum Jewish Cemetery (İstanbul: Libra, 2017). (İngilizce).
Anadolu Yahudileri – Ege’de Yahudilerin İzleri (İstanbul: Gözlem, 2017). (Türkçe).
Başlangıçtan Günümüze Tire’de Yahudi İzleri (Ankara: Tire Belediyesi, 2018). (Türkçe).
1928 Panorama de Smyrne (İzmir: Yeşilyurt, 2019). (Türkçe).
Birinci Juderia – İzmir’in Eski Yahudi Mahallesi ( İstanbul: Gözlem 2021) (Türkçe).
İzmir’in tarihine dönük yeni ve bilimsel bilgiler veriyor olması, spesifik bir konuda çok ayrıntılı ve çok kapsayıcı yayınlar oluşturması,

Siren Bora Yahudi Kültürüne Dair Tüm Yayınları İle Katkı Ödülü

birinci el kaynaklardan çalışmış olması ve İzmir Yahudi kültürüne yapmış olduğu katkıları ile takdir edilmiştir.

YILMAZ GÖÇMEN “YÜZ YILLIK NOTALAR” TİRE BANDOSUNUN DESTANSI ÖYKÜSÜ” KİTABI

Tire’de doğan ilk ve ortaöğretimini Tire’de tamamlayan Yılmaz Göçmen; Gökçeada (İmroz) Atatürk İlköğretmen Okulu’ndan mezun olur. 1969 yılında İlkokul Öğretmeni olarak göreve başlar.Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik ve idarecilik yapar. 1981 yılından 1987 yılının sonuna kadar Almanya’da Türk işçi çocuklarının eğitiminde görev alır. 1987 yılında yurda döndükten sonra iki üniversite bitirir. 1999 yılında emekli olur. Bu süreçte çeşitli kurumlarda idarecilikler yapar. Yılmaz Göçmen bugüne kadar TRT’nin çeşitli programlarında görev alır. Bunlar arasında Altın Kanatlar Belgesel Programı’nda Tire Koordinatörü olarak; 2009 yılında Bayrampaşa Belediyesi ile TRT’nin ortaklaşa organize ettiği “Balkanlarda Ramazan” programında
Makedonya bölümünde görev yaparak, Küçük Menderes Havzası Anıt Ağaçlar programında, Tire’deki El Sanatları’nın tanıtımı programında yer alarak 2015 yılında “Yeni Şükran Oteli” isimli yedi bölümlük belgesel dizi programında başrol oyuncusu olarak görev yapar. Çin televizyonları için çekilen Tire Pazarı ve Tire Tarihi Yerleri programında Tire’yi tanıtır. .Dünya’da otuzdan fazla ülkeyi görme fırsatı bulan Yılmaz Göçmen, Eski Tire ile ilgili yaklaşık beş bin fotoğraftan oluşan bir arşive sahiptir.
Yüz Yıllık Notalar – Tire Bandosunun Destansı Öyküsü kitabında; Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Atatürk’ün Nazilli’yi ziyaretinde kendisini karşılayan esnaf, çiftçi ve memurlardan oluşan kadrosu ile kurulmuş olan Tire Belediyesi Armoni Bandosu’nun kuruluşunu ve hatıralarını ele almaktadır. “Bu kitabın yazılma sebebi, 1922’den 2002 yılına kadar 80 yıl boyunca hiçbir kurumdan tek bir kuruş ücret almadan hizmet eden bando elemanlarıdır. Görevlerini bir gün dahi aksatmadan yerine getiren, şehrin kültür ve sanat hayatına önemli katkılarda bulunan bu insanların unutulup gitmesine gönlüm razı olmadı. Umarım o aziz kahramanların yakınları ve bu şehri sevenler bu kitabı beğenecektir.” Yılmaz Göçmen Türk Eğitimci, Araştırmacı Yazar Bando gibi yok olmak üzere olan, başka kimsenin üzerine bir şey yayınlamadığı bir konuyu seçerek bandonun unutulmamasını sağlaması kitapta yazılı ve görsel belgeleri kayda geçirmiş olması takdir edilmiştir.

Yılmaz Göçmen Yüz Yıllık Notalar Kitabı İle Katkı Ödülü

NESİM BENCOYA SEFARAD KÜLTÜR FESTİVALİ

İzmir kentinin ve 16. yüzyıldan itibaren, özellikle bugünün Konak ilçesinin etnik mozaiğinin önemli bir bileşeni olan Sefarad toplumunun hafızasında büyük bir kültür birikimi barınmaktadır. Sefaradlar Anadolu’ya geldiklerinde sadece kendi kültürlerini getirmemiş, yüzyıllar boyunca Müslüman ve Hristiyan toplumu ile yan yana, iç içe yaşamanın sonucu olarak bu kültürlerden birçok öğeyi de kucaklamışlardır. Sonuçta, müziği, mutfağı, gelenekleri ve sanata yansımaları ile dünyada tek olan, İzmir’e özgü bir Sefarad kültürü ortaya çıkmıştır. Festival her yılın Aralık ayında, Sefarad Yahudilerinin ‘’Işıklar Bayramı’’nı İzmir’de yaşayan tüm kültürel gruplarla birlikte kutluyor, müzikten yemeğe, tarihten edebiyata, sinemadan tiyatroya, kültürler arasında bir diyalog oluşturuyor ve tüm Akdeniz havzasında tek Sefarad Kültür Festivali olma sıfatını taşıyor. İyi bir hedefle başlatılan Festivalin ileride yurt dışına yayılmayı planlaması, kültürel etkinlikleriyle İzmir’e katkıları takdir edilmiştir.

Nesim Bencoya Seferad Kültür Festivali ile Katkı Ödülü

SAADET ERCİYAS İZMİR AH! TARIK DURSUN K’NIN SEMTLERİ (KABARTMA HARFLERLE -BRAİLLE ALFABESİ- BASILMIŞ KİTAP)

Heyamola Yayınları’nın “İzmirim” serisinde “41 Yazar 41 Semt” kitapları arasında yayımlanan “Tarık Dursun K.’nın Semtleri İzmir Ah!” adlı kitap, TÜRGÖK’e bağış karşılığı görme engelliler için kabartma harflerle (Braille Alfabesi) basılmıştır. Çalışmanın amacı, görme engelli bireyler için basılan kitapla farkındalık yaratmak olmuştur. İzmirli bir yazar üzerinden engelli bireyleri düşünerek hazırlanan yayın takdir edilmiştir.

Saadet Erciyas Braille Alfabesi Kitabı İle Katkı Ödülü

DOÇ. DR. YURDAGÜL BEZİRGÂN ARAR “KENT VE BELLEK: SEMT SEMT İZMİR” TV PROGRAMI

Kent ve Bellek: Semt Semt İzmir ismini taşıyan bu TV programında öncelikle, İzmir kent belleğine, kentin kolektif hafızasına bir katkıda bulunmak ve yine kentin tarihi, kültürel geçmişi ve birikimine ilişkin bir farkındalık yaratmak amaçlanmıştır.
Program, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Yurdagül Bezirgân Arar tarafından hazırlanıp sunulmakta ve Ege Üniversitesi Medya Uygulama ve Araştırma Merkezi stüdyolarında çekilerek 15 günlük periyodlarla banttan yayınlanmaktadır. Program yayınlanacağı gün ve saatte Ege Üniversitesi TV web sitesinde anlık, daha sonra youtube kanalından süresiz erişilebilir şekilde izlenebilmektedir. Program içeriği, İzmir kent belleğine insan hikâyeleriyle, mekânlarla, tarihi ve sosyo-kültürel birikimiyle semt anlatıları perspektifinden odaklanan İzmirim Semt Kitapları yazarları ve diğer yazar ve araştırmacılarla yapılan söyleşilerden oluşmaktadır. Kamuya yönelik hizmet vermesi ve bu hizmetin sürekliliği, bilimselliği ile seyirciye ulaşması ile takdir edilmiştir.

Yurdagül Bezirgan Arar Kent ve Bellek radyo yayını ile Katkı Ödülü

TARİHİ VE KÜLTÜREL MİRAS KONULU OKUL PROJELERİ TEŞVİK ÖDÜLÜ

MODERN İZMİR’DEN BİR HAFIZA MEKÂN ÖRNEĞİ SÜGEP AKADEMİ

Okul Müdürü: Umut DİLSİZ
Akademik Danışman: Doç. Dr. Erkan SERÇE
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Eda Rengin ERŞAR, Alin AŞIM, Lara BULUT, Ceyda ŞENÇALIŞ, Ayşegül KIZILDERELİ,
Yağmur ÇEKİÇ, Ülkü Gülce ÇELİK, Defne TİM, Lal BARIŞ, Gizem KILIÇ, Gülce ÇETİN, Deniz YEŞİL
Frenk Caddesi’nin tarihi, kültürel, sosyal, ekonomik ve mimari özellikleri üzerinden 19. yüzyıl başlarındaki İzmir’in kentsel imajının ne olduğunu anlamaya ve anlatmaya çalışmak isteyen öğrenciler; yaptıkları literatür araştırmasından sonra 1905 İzmir
Sigorta Planında belirledikleri güzergâh üzerinde proje danışmanı olarak belirlenen Doç. Dr. Erkan SERÇE ile bir alan çalışması gerçekleştirilmişlerdir. Bu çalışma ile ‘yoğun ticaret işlevinin Büyük Vezir Han’ın önünden Mahmudiye Caddesi ile başladığı, Photini Meydanı’nda bir kıvrım yapıp buradan Sultaniye Caddesi olarak Fasula Meydanı’na kadar uzandığı görülmektedir. Daha sonra Teşrifiye ve Mesudiye adlarıyla devam eden Frenk Caddesi’nin günümüz Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesinden
geçerek Punto limanına kadar gelmekte’ olduğunu tespit etmişleridir. Caddenin, sahip olduğu tarihsel ve mimari özellikler doğrultusunda oluşturulan metinlerle bir belgesel hazırlanmış, elde edilen tüm bilgiler bir proje raporu ile ortaya konmuştur.
“Bizler bu çalışmamızla, kentimize ait mekânsal hafıza ögelerini araştırarak edindiğimiz yeni araçlar, beceriler ve bilgilerle yaşadığımız kente olan aidiyetimizi daha da güçlendirdik. İnanıyoruz ki; günümüzde yaşanan küresel değişim karşısında tarihi
ve kültürel mirası korumak için çaba sarf etmek, bu değişimin daha insani boyutlarda gerçekleşmesine de katkı sağlayacaktır.”

Sügep Akademi- Modern İzmir’den bir Hafıza Mekan Örneği Okul Projeleri Teşvik Ödülü

MANİLERLE EL DOKUMALARIMIZ İTÜ GELİŞTİRME VAKFI

Okul Müdürü: Nurten ULAŞ
Projeye Katkıda Bulunan Öğretmenler: Pınar ÖNGEL, Tuğçe Seyhat TUNCEL
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Elif DOĞANTAY, Batu KIVANÇ, Yiğiter TUTARLAR, Emir Baran ÖZDEMİR, Zeynep ERSOY
Öğrenciler Aliağa, Tire ve Bergama ilçelerine özgü geleneksel halı ve kilim motiflerini kullanarak şehrin tanıtımına katkıda bulunmak ve konu ile ilgili bilinç oluşturmayı hedeflemişlerdir. Çalışmalarına tez ve makaleleri inceleyip halı ve kilim desenlerini tanıdıktan sonra (Aliağa Helvacı Kilimi, Beledi Dokuması-Tire, Yağcıbedir Bergama El Halısı) internet görüntüleyici üzerinden ‘pixiz’ uygulamasını kullanarak kilim ve halılara ilişkin görselleri çizime çevirerek bir boyama kitabı oluşturmuşlardır. Oluşturulan kitaba kısa bilgilendirmelere ek olarak kendilerinin oluşturdukları manileri eklemişlerdir. Yaptıkları eğlenceli çalışma sayesinde edindikleri bilgilerin akıllarında kalıcı bir iz bıraktığını belirtmişlerdir.
Manilerden örnekler;
Yürür derler adımıza,
Yörük olduk dilinize,
Alı, karayı moru aldık;
Seriverdik yerimize.
Bin ağaca yaprak olduk,
Yapraktan göğe can olduk,
Göğe gündüz ışık olduk,
Serildik yere kitap olduk.
Yağcıbedir yörüğüyüz biz,
Gazi Danişmend’e yareniz biz,
Ege topraklarında kadimiz biz,
Her ilmekte var derdimiz.

İTÜ Geliştirme Vakfı- Manilerle El Dokumalarımız Okul Projeleri Teşvik Ödülü

KÜLTÜREL MİRASIMIZI KORUMAYA KATKIMIZ: KARABEL KAYA KABARTMASI İNCELEMESİ İZMİR ÖZEL ÇAKABEY ORTAOKULU

Okul Müdürü: Kezban Ferah Sarı USLAN
Projeye Katkıda Bulunan Öğretmenler: Öner CAN
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Meldanur ŞENER
Kültürel mirasımızı koruma konusunda yakın çevresindeki bilinç düzeyi hakkında araştırma yapmak, bu bilinci oluşturmak, geliştirmek ve toplum içinde yaygınlaşmasını sağlamak amaçlanmıştır. Çalışmaya; arkeoloji, kaçak kazılar ve kültürel mirasın korunması hakkında detaylı bilgiler edinmek için Arkeolog Doç. Dr. Duygu Sevil AKAR TANRIVER ile röportaj yapmakla başlayan Meldanur ŞENER, harap edilen tarihi alanlara örnek olan Kemalpaşa ilçesindeki Karabel Kaya Kabartması’nın yerinde incelenmiştir. Bu örnek üzerinden de bölge halkına derecelendirme soruları yönelterek anket çalışması yapmış ve katılımcılara hazırladığı broşürü vermiştir. Yaptığı araştırmaları okulda arkadaşlarına sunmuş ve okul gazetesinde yayınlanmasını sağlamıştır. “…Bu bilincin oluşturulmasıyla diğer bir yandan ülkemizdeki kültür turizmini canlandıracak ve ülke ekonomisine destek olacaktır. Yurt dışındaki örneklerde kendi coğrafyamızdan giden tarihi değerler çok ziyaretçi alırken, bu eserlerin geldiği yerler olan topraklarımız da ilgi çekmektedir. Daha önce de ülkemizde yer alan Pergamon Akropolü’nün ortalama 252.000 kişi tarafından ziyaret edildiğine değinmiştik. Ayrıca Unesco gibi saygın kuruluşların dikkatini çekmek de eserlerimizin
duyulmasında önemlidir. Örneğin Efes antik kenti Unesco dünya mirası listesine alındıktan sonra ziyaretçi sayısı %65 artmıştır…” Öneri: “… Karabel Kaya Kabartmasının kültürel anlamdaki değerinin bilmediğini belirtenlerin daha çok çocuk ve genç kesim olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda projemiz kapsamında, Türkiye’de yok olan Kültürel Miras hakkında farkındalığı artırmak için, özellikle çocuklara küçük yaşta farkındalık sağlamak adına ilköğretim müfredatına sosyal bilgiler dersinin dışında seçmeli olarak “ülkemizdeki kültürel mirasımız” dersinin konulabileceği düşünülmektedir…”

İzmir Özel Çakabey Ortaokulu Karabel Kaya Kabartması İncelemesi Okul Projeleri Teşvik Ödülü

GEÇMİŞİN PARÇALARI GÜNÜMÜZDE BİRLEŞİRSE UKEB OKULLARI

Okul Müdürü: Ali Mahmut AKÇA
Projeye Katkıda Bulunan Öğretmenler: Nil AKINCIBAY
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Eliz BOZKURT, Asya DUMAN, Nil GÜNDÜZ, Azra TÜRKCAN, Zeynep Ertuğrul,
Irmak DALGIÇ
2019 yılında Yeşilova höyüğünü ziyaret eden öğrenciler Kazı Başkanı Doç. Dr. Zafer Derin’den devam eden arkeolojik kazılar ve çıkarılan parçaların nasıl birleştirildiği, restorasyonun nasıl yapıldığı hakkında geniş çaplı bilgi edindikten sonra okul bahçesinde bir testi kırıp, kırılan parçaları toprak altına gömmüşler ancak Pandemi nedeni ile projeye ara vermek zorunda kalmışlar. Geçen iki yıl ardından projeye emek veren öğrenciler projeyi tamamlayamadan okuldan mezun olmuşlar. 2021 yılında projeye yeni katılan öğrenciler toprakaltından parçaları çıkartıp İzmir Arkeoloji Müzesi arkeoloğu Pınar TUNÇ ALTUN ile çevrimiçi platformda bir araya gelerek, geleceği anlamak için geçmişi aydınlatmanın önemini kavrama yönünde adım attıkları sohbeti keyifle geçirmişler. Arkeolojik kazılarda çıkan parçaların nasıl birleştiği konusunda Doç. Dr. Zafer DERİN’den edindikleri bilgilerin üzerinden öğretmenleriyle birlikte geçtikten sonra pişmiş toprak tek kuplu testinin kalan parçalarını birleştirmiş, boşluk kalan kısmının içine balon şişirerek alçı ile formu tümleyip projeyi bitirmişler.

UKEB Okulları- Geçmişin Parçaları Günümüzde Birleşirse Okul Projeleri Teşvik Ödülü

BUCA’NIN KÜLTÜREL MİRASI BUCA BİLSEV KOLEJİ

Okul Müdürü: Bakiye ÖZKAN
Projeye Katkıda Bulunan Öğretmenler: Merve BURSA, Cansu GÜLER
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Ela KORKMAZ, Elif KORKMAZ, Nuray Ezgi ÖZDEMİR, Asya ÖZKAYA, Berranur
İNCİ, Sedef ÇETİN, Kuzey FİLİZ, Ehlinaz ASLAN, Yağmur YILMAZ, Beren ELMASOĞLU, Nehir AVCI, Melek Fadime
ORMANTEPE, İrem KARAKAYA, Ayaz BOZ, Seray KARAKAYA, Nehir CİNGÖZ, Eylül COŞKUNER
Unesco Kulübü olarak 2018 yılından bu yana kitaplar, makaleler, belgeseller ve geziler ile yerel kültürel miras hakkında farkındalık kazanan öğrenciler; edindikleri bilgileri ve deneyimleri ‘Buca Kültürel Miras Sergisi’ ile arkadaşları ve aileleri ile  paylaşmışlardır. Piyano dinletisi ile başlayan program akışı onur konuğu olarak davet edilen gazeteci yazar Tayfur GÖÇMENOĞLU’ nun konuşmasının ardından öğrencilerin deneyimlerini paylaştığı sunumlarla devam etmiştir. Hazırladıkları ‘budja haritası’ nın içeriği sergi aracılığıyla detaylı olarak aktarılmış.

Buca Bilsev Koleji- Buca’nın Kültürel Mirası Okul Projeleri Teşvik Ödülü

NAZAR BONCUĞUNUN GİZEMLİ YOLCULUĞU UĞUR OKULLARI

Okul Müdürü: Gülbin Beyaz KALDAN
Projeye Katkıda Bulunan Öğretmenler: Ayşe ÜNAL, Özge KARKI, Sevcan GERİDÖNMEZ
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Üçüncü sınıf seviyesindeki tüm öğrencilerimiz.
Projelerine; nazar boncuğu hakkında sorular sorarak başlayan öğrenciler, İzmir’de nazar boncuğu yapımının ilk ortaya çıkış hikâyesini, ham maddesinin ne olduğunu, üretim aşamalarını, türlerini ve günümüzde ne tür amaçlar için kullanıldığını öğrendikten sonra yazar Fatma DİRİCAN PEŞEMEN ile ‘yaratıcı yazma’ ve 21. yüzyıl atölye çalışması ile sunumda yer alan bazı kavramlar ve ‘nazar boncuğu’ temasından yola çıkarak her biri kendi masalını yazmıştır. Ardından sanat atölyesinde
nazar boncuğu kullanarak makromeden anahtarlıklar yapmışlardır. Boncuk ustası Uğur Karataş’ın okullarında gerçekleştirdiği sunum ile üretiminin inceliklerini, yaşadıkları zorluklar üreticisinden dinledikten sonra Nazarköy’e gezi düzenlemişlerdir. Gezi esnasında üretim ocaklarında kendi boncuklarını yapan öğrenciler, ustaların işinin ne kadar zor olduğunu deneyimleyerek anlamışlar ve nazar boncuğu kullanarak kendi bilekliklerini tasarlamışlardır. Gezi dönüşü öğretmenlerinin hazırladığı ‘gezi güncesi’ formu ile edindikleri bilgilerin ve deneyimlerin pekişmesi sağlanmıştır. 3.sınıfların her şubesi bir proje adı önerisi sunmuş daha sonra her sınıfın önerisini ailelerinin oylayabileceği Google form oluşturulmuş ve en çok oyu alan ‘Nazar Boncuğu’nun Gizemli Yolculuğu’ adı projenin adı olarak kullanılmıştır. Projenin en başında ön test ile yanıtladıkları soruların benzerlerini son bir testle tekrar yanıtlayarak, ilkinde yanlış yanıtladıkları sorulara artık doğru cevap verebildiklerini  görmüşlerdir. Yaşadıkları şehrin tarihi ve kültürel değerlerini öğrenmek amacıyla yola çıkan öğrenciler, projeyi gerçekleştirirken hem eğlendiklerini hem de öğrendiklerini belirtmişlerdir.

Uğur Okulları- Nazar Boncuğunun Gizemli Yolculuğu Okul Projeleri Teşvik Ödülü

İZMİRLİ ÖRNEK CUMHURİYET KADINI AYŞE MAYDA İZMİR ÖZEL TÜRK KOLEJİ ANADOLU LİSESİ

Okul Müdürü: Ersoy FİLİZ
Projeye Katkıda Bulunan Öğretmenler: Metin TİRE
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Berrak ÖZCAN, Arda BALIN, Alara KALEMCİ, Zeynep KILINÇ
Bu çalışmada ülkemizin ilk kadın ortodontistlerinden biri olan İzmirli Ayşe MAYDA’ nın yaşamı incelenerek, örnek cumhuriyet kadını olmasını sağlayan eğitimi, özel ve mesleki yaşamı, başarıları, yardım severliği, insanlık yararına çalışmaları, İzmir kent kültürüne katkıları ve toplumumuza rol model oluşturan davranışları ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışmaya Ayşe MAYDA’ nın henüz hayatta olduğu 2019 yılının ekim ayında başlanmış ve 2020 yılı haziran ayında tamamlanmıştır. Yaşamını incelenmeye karar verdiklerinde Ayşe MAYDA’dan izin alınmış, evinde çekim yapılarak görüşmelere başlanmış, pandemi dönemi başladıktan sonra da gerekli sağlık önlemleri alınarak ve onayı ile görüşmelere devam edilmiştir. 2021 yılının Aralık ayında Ayşe MAYDA 105 yaşında vefat etmiştir. Çalışma onun 105 yıllık yaşamının son görüşmelerini kapsaması nedeniyle de özel bir öneme sahiptir. İnternet ortamında ve görsel basında yapılmış olan haberler taranarak notlar çıkarılmıştır. Ayşe MAYDA’ yı yakından tanıyan, onunla çok sayıda ortak çalışma yürütmüş olan İTK Latife Hanım Köşkü Kurucu Müdürü, Atatürk Araştırmacısı Ahmet GÜREL ile yüz yüze, bu çalışma sonrasında kendisi de vefat etmiş olan sivil toplum gönüllüsü Sancar MARUFLU ile telefon ve mail üzerinden görüşmeler yapılmıştır. Sancar Maruflu ölmeden bir yıl önce gerçekleştirilen görüşmede onun için “Ayşe MAYDA, İzmirli kadınların gururu bir efsanedir. İzmir’de ve Türkiye’de kadınlara değer verilmesini sağlayan bir öncüdür. Onun yetiştiği dönemlerde kadınlar en çok öğretmenlik yapabilir, öğretmen olarak düşünülebilirdi. Oysa Ayşe MAYDA ve onun gibi yalnızca bir avuç kadın, öncü oldular. Önce eğitimli kadınları çevrelerine toplayıp, örgütlü kadın aydınlanmasını başlattılar. Ezilen muhtaç kadınlara ulaşmaya, onların elinden tutmaya çalıştılar” demiştir. Öğrenciler bu çalışma sürecinde Ayşe Mayda’nın yaşamı üzerinden Genç Cumhuriyet sürecinde bir kadının neler yapabileceğine tanıklık etmiş, toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemini içselleştirmiştir. Sonuç ürün ise Cumhuriyet’in yetiştirdiği örnek bir kadının yaşamını kapsayan bir biyografidir.

İzmir Özel Türk Koleji Anadolu Lisesi- İzmirli Örnek Cumhuriyet Kadını Ayşe Mayda Okul Projeleri Teşvik Ödülü

“GÖLGEDE KALMIŞ İZMİRLİ BİR YURTSEVER RAHMETULLAH EFENDİ (ÇELEBİOĞLU) ÖVGÜ TERZİBAŞIOĞLU ANADOLU LİSESİ

Okul Müdürü: Serdal ATAV
Projeye Katkıda Bulunan Öğretmenler: Gonca TİRE
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Yağmur KALKAN, Furkan BATTAL, Doğa BOZ, İrem Nur ÖKSÜZ
Mustafa Kemal ATATÜRK ile Latife Hanım’ın Uşakizade Köşkünde yapılan evlilik töreninde, geleneksel dini nikâh dışında medeni nikâhın örneklerini sergileyen, Zübeyde Hanım ile Latife Hanımın sevgi ve saygısını kazanmış, çağdaş düşünce yapısına sahip, gölgede kalmış bir isim olan İzmir Müftüsü Rahmettullah Efendi’nin yaşamını inceleyip, araştırarak yaşadığı evi inceleyerek onun hakkında bir biyografi elde etmişlerdir. Öğrenciler bu çalışma ile Rahmetullah Efendi’nin İzmir’in kurtuluşu için direniş gösteren, cumhuriyet değerlerine bağlılığı ile bilinen bir kimlik olarak İzmir’de bıraktığı izi de gün yüzüne çıkararak öğrenmiş ve tanınmasına vesile olmuşlardır. Paşa, Uşakizade Latife Hanım ile 29 Ocak 1923 tarihinde gerçekleşecek bu nikâh öncesinde Müftü Rahmetullah Efendi ile görüşmüş, ona “Nikâh nedir ?” diye sormuştur. Müftü “nikâh bir akittir, şahitler huzurunda verilen bir sözdür.’’ yanıtını vermiştir. Atatürk, nikâh esnasında yapılan diğer uygulamaları sorduğunda ise müftü, ‘’onlar daha sonra çıkmış uygulamalardır, dini olarak hiçbir değeri yoktur. Önemli olan iki kişinin şahitler huzurunda karşılıklı söz vermesidir.” şeklinde açıklama yapmıştır.

Övgü Terzibaşıoğlu Anadolu Lisesi- Gölgede Kalmış İzmirli Bir Yurtsever Rahmetullah Efendi (Çelebioğlu) Okul Projeleri Teşvik Ödülü

İZMİRİM, TARİHİM, MAKETİM ANAFARTALAR İLKOKULU

Okul Müdürü: Samet BAŞKONUŞ
Projeye Katkıda Bulunan Öğretmenler: Samet BAŞKONUŞ, Tevfik Sezgin AKAN, Nilüfer CANSIZ, Semra ERTAÇ
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Bengü BÜYÜKALP, Ahmet Çınar ATİK, Songül SEZER, Yusuf Emir ÖZENCİ, Öykü Nira TAŞÇIOĞLU, Nehir KESKİN, Nursema ÜNVER, Muhammed ÇETİN, Çiğdem Nergiz MORALI, Emine SANIK, Amara ALTUN,
Kevser SEZER
Okul yönetimi, ilkokul öğrencilerinin katılacağı maket yarışması düzenler. Şartname ve değerlendirme ölçeği sınıf panolarına asılır. Yarışmaya katılacak eserlerde, ahşap, mermer, çakıl taşı, strafor, mukavva, alçı gibi malzemeler kullanılabileceği gibi
geri dönüşümlü cam, kâğıt-karton, plastik, kompozit, metal vb. ambalaj atıklarından da faydalanılarak maketler yapılabilir. Genç nesillerde tarih bilincinin arttırılmasını sağlayacak ve teşvik edecek içerikte özgün çalışmalar olması beklenmektedir.
Sergilenmek üzere seçilen maketlerinin sunumunu öğrenciler değerlendirme sırasında yapacaklardır ve seçici kurul tarafından sergilenmesi uygun görülen maketler daha sonra okul idaresinin belirleyeceği bir tarihte sergilenecektir ancak pandemi nedeni ile okul sergisi düzenlenememiş, sanal sergi yapılarak tüm öğrenci ve velilerin ulaşması sağlanmıştır.

Anafartalar İlkokulu- İzmirim, Tarihim, Maketim Okul Projeleri Teşvik Ödülü

SAKLI KALMIŞ BİR DEĞER İZMİR KLAZOMEN KARANTİNA ADASI İZMİR TED KOLEJİ

Okul Müdürü: Berna KURTULUŞ
Projeye Katkıda Bulunan Öğretmenler: Eda Vicdan AKTAŞ
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Beren TÖR, Mustafa KOCABAŞOĞLU (8. Sınıf)
Urla Klazomenai Karantina Teşkilatı’nı çocuklar gözünden tanıtmak amaçlanmıştır. Bilgisayar ve çizim programları ile gerçeğe yakın bir şekilde Urla Karantina Adası’nı insanların gözünde canlandırmaya çalışmışlardır ve adayı ve adanın çalışma prensibini anlatan proje raporu hazırlamışlardır. Projelerini Akıllı kutu ve youtube videosu ile sunmuşlardır. “Bulaşıcı hastalıkların yayılım hızlarının artması sonucunda Osmanlı Devleti, ülkenin sağlık sınırlarını kontrol etmek amacıyla Karantina Teşkilatı’nı kurmuştur. Sultan Abdülaziz devrinde 1866-1869 yıllarında yapımına başladığı düşünülen Klazomenai Tahaffuzhanesi, Amerika ve Hırvatistan’dan sonra dünyadaki en önemli karantina adalarından biridir. Urla Klazomenai Adasındaki Tahaffuzhane’nin yeterince insanlar tarafından bilinmediğini fark ettik. Karantina Adası’nı ve adadaki gündelik düzeni, işleyişi, tarihi fotoğraflar ve döneme ait bilgilerle bilgisayar ve çizim programları kullanarak, görsellerle zenginleştirerek, zihinlerde canlandırmayı hedefledik. Tarihi mekânlara ilişkin görsel algımızı canlandıran materyallerin yeterince olmayışı bizi bu çalışmaya itti. Dolayısıyla tarih bilincimizi güçlendirmek için teknolojiden de yararlanmanın faydalı olabileceğini düşündük. Bu çalışma ile tarihin bizlere bıraktığı mirası koruma ve sahip çıkma sorumluluğunu oluşturmayı amaçladık. Öncelikle ülkemizde daha sonra dünya genelinde bu çok önemli tarihi mekânı ve mirasımızı bilinir ve görülür kılmayı hedefledik. Anahtar Kelimeler: Tebhirhane (Dezenfeksiyon İstasyonu), Karantina,Tahaffuzhane,Klazomenai,Salgın

İzmir TED Koleji- Saklı Kalmış Bir Değer: İzmir Klazomen Tahaffuzhanesi Okul Projeleri Teşvik Ödülü

KEMERLATI’NI GEZİ-YORUM ÖZEL İZMİR AMERİKAN KOLEJİ

Okul Müdürü: Didem ERPULAT
Projeye Katkıda Bulunan Öğretmenler: Esra ULUZ DEMİR – Sema GÜR
Projeyi Hazırlayan Öğrenciler: Lise 2 Seviyesindeki Tüm Öğrencilerimiz
Kentli tanıdığı yeri benimser, korur, tanıtır fikriyle öğrencilerin hem tarihsel bakış açısıyla hem de kentte yaşayan bireyler olarak tarih boyunca İzmir’in ticaretinin can damarı olan kültürel olarak bir gök kuşağı olan Kemeraltı’nı bu bilinçle gezerek
deneyimlerini afiş ve filme dönüştürmüşlerdir. Lise 2 öğrencilerinin müfredatta geçen han-ticaret-ekonomi bağlamında İzmir’in kalbi Kemeraltı ve Kızlarağası Hanı’na iki ya da üç kişilik gruplar halinde gezi yapıp, filmler çekmişlerdir. Bunun için kendilerinin hazırladığı yönergeyi adım adım izlemişler. Gezi sürecinde çektikleri fotoğraflardan afişler hazırlamışlardır. Filmlerini ise onlara verilen linklere ekleyerek QR kod oluşturup afişlerine eklemişler. Projelerini 09.06.22’de TARKEM ve EGİAD iş birliği ile Portekiz Sinagogu’nda düzenlenen açılışla sergilemişlerdir. (09.06.22) Sergi iki gün boyunca ziyarete açık kalmıştır.

Özel İzmir Amerikan Koleji- Kemeraltını Gezi-Yorum Okul Projeleri Teşvik Ödülü

Metinler: Ayşegül GÜNGÖREN

Fotoğraflar: Mehmet YASA

ÖDÜL KOMİTESİ ÜYELERİ

  • Prof. Dr. Başak İPEKOĞLU – İ.Y.T.E. Mimarlık Fakültesi, Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Öğretim Üyesi
  • Prof. Dr. Emel GÖKSU – D.E.Ü. Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Bölge Planlama Anabilim Dalı E. Öğretim Üyesi
  • Prof. Dr. Eti AKYÜZ LEVİ – D.E.Ü. Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi
  • Prof. Dr. Emel KAYIN – D.E.Ü. Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi
  • Asiye Mehtap GÜNGEN  – İzmir 1 No’lu Kül. Var. Kor. Böl. Kur. Müdürü
  • Deniz DURDU – İzmir 2 No’lu Kül. Var. Kor. Böl. Kur. Müdürü
  • İlker KAHRAMAN – Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı
  • Ezgi DEDE – Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

DANIŞMA KURULU ÜYELERİ

  • Tunç SOYER – İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
  • Barış KARCI – İBB Genel Sekreteri V.
  • Özgür Ozan YILMAZ – İBB Genel Sekreter Yardımcısı
  • Mihriban YANIK – İBB Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi Başkanlığı
  • Sevinç ÇULCU –  İBB Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Şube Müdürü

SEÇİCİ KURUL BAŞKANI

  • Burçin ALTINSAY ÖZGÜNER, Y. Mimar Koruma Uzmanı, ICOMOS Türkiye Milli Komitesi Başkanı

ASİL SEÇİCİ KURUL ÜYELERİ

  • Prof. Dr. Serpil BAĞCI, Sanat Tarihçisi (Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi)
  • Doç. Dr. Haluk SAĞLAMTİMUR, Arkeolog (Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)
  • Dr. Ayşe Ege YILDIRIM, Koruma Planlama ve Kültür Miras Yönetimi Uzmanı, UCLG Danışmanı, EuropaNostra Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi
  • Dr. Kerem ŞERİFAKİ, Mimar (İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Öğr. Gör.)
  • Önder BATKAN, Şehir Plancısı
  • Salih SEYMEN, Y. Mimar ve Restorasyon Uzmanı

YEDEK SEÇİCİ KURUL ÜYELERİ

  • Dr. Öğr. Üyesi Zeynep ELBURZ, Şehir Plancısı (İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü)
  • Arş. Gör. Dr. Onur ZUNAL, Arkeolog (Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı)
  • Arş. Gör. Dr. Tülin YENİLİR, Sanat Tarihçisi(Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü)

RAPORTÖRLER

  • Ayşegül GÜNGÖREN (Arkeolog & Uzm. Sanat Tarihçisi)
  • Mehmet YASA (Restoratör & Fotoğrafçı)
  • Sibel YÜCEL (Medya İletişim)
  • Ozan GİRGİN (Arkeolog)
  • Özlem KILINÇ (Restoratör)