Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri 2015 Seçici Kurul Üyelerince Somut Olmayan Kültürel Mirasın belli unsurlarını yeniden yaratmak ve yorumlamak açısından gerekli bilgi ve beceriye yüksek düzeyde sahip kişileri kapsayan Yaşayan İnsan Hazinesi olarak gördüğü İsmail Araç’ı kendisinin her hangi bir başvurusu olmaksızın; ustalığını çok küçük yaşlarından bugüne değin icra ediyor olmasını, sanatını usta-çırak ilişkisi ile öğrenmiş olmasını, bilgi ve becerisini uygulamadaki üstünlüğünü, konusunda bilgiye sahip yaşayan tek kişi olmasını, yaptığı işe kendini adamış olmasını, ve zor şartlarda devam ettirmeye çalışıyor olmasını ustalığının ve sanatının toplumla buluşmasını sağlayacak yenilikler içinde olmasını, ustalığı yaşatacak çırak yetiştirmiş olmasını ve bu konudaki insiyatifini takdir ederek, Jüri Özel Ödülü’ne değer bulmuştur.
Anadolu’da sürdürülen dericiliğin son temsilcisi Bergamalı İsmail Araç’tır. Adı, Bergama Kâğıdı anlamında Latince Charta Pergamena’dan türemiş ve bütün dillere de buradan geçmiş parşömeni, o hala geleneksel teknikte üretmektedir. Eskiden
üzerine yazı yazmak veya resim yapmak için kullanılan özel işlenmiş hayvan derisi olan parşömeni artık turistik ürünler için üretmeyi sürdürmektedir. Bu gün 85 yaşında olan İsmail Araç, koca bir hayatı dericiliğe adamıştır. Parşömen dışında davulluk, kösteklik ve meslik deri işlemeye devam ediyor. Koyun derisi, keçi derisi ve deve derisi işlediği deri türleri arasında. Yakın döneme kadar ayakkabı üretimi için yüzlük ve astarlık deri de işleyen İsmail Usta, bu üretim kentte sürmediği için artık yapmıyor. İleri yaşına rağmen üretimi sürdüren usta artık günümüze yıpranmış halde gelmiş Bergama Tabakhanelerinde işlemleri gerçekleştiriyor. Onun sanatı son yıllarda belgesel filmlere ve fotoğraf çalışmalarına konu olmuş.1 En büyük şikâyeti mesleğini sürdürecek çıraklar bulmakta zorlanması. Uzun bir geleneğin son temsilcisi de gelmiş geçmiş pek çok tabağın dediği gibi tabakhanede doğduk orada da öleceğiz diyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında aynı coğrafyada karatabaklığın (elle yapılan tabaklama), sepiciliğin, debbağlığın hemen her kasaba düzleminde yaygın bir zanaat olduğunu görmekteyiz. Süreç içerisinde makineleşme, ekonomik nedenler karatabaklığın hızla ortadan kalkmasına neden olmuş, zanaat sanayiye dönüşme sürecine girmiştir.2 Deri tabaklamasında esas; derinin organik bir nesneden inorganik bir nesneye çevrilmesidir. Tabakhane debbağhaneden gelen bir kelimedir. Debbağ eski dilde deri işleyen kişiye verilen bir adlandırmadır. Bu işin yapıldığı yere debbağhane adı verilmiştir. Bu kelime günümüzde tabakhane kelimesi ile yaşamaktadır. Osmanlıda debbağlık önemli zannaatlardan biridir. Mesleğin ahilik ocakları mevcut olmuş ve bu işin piri de Ahi Evran olarak bilinmektedir. Osmanlıların kuruluş sürecinde, tarihi ve sosyo-ekonomik zorunlulukların ortaya çıkardığı bir Türk esnaf birliği kuruluşu kimliğine sahip ahiliğin dericilik mesleğine çok büyük katkısı olmuştur. Orta Asya’da başlayan, Anadolu Selçukluları döneminde örgütlenerek devam eden dericilik zanaatı, Osmanlı Döneminde yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. İstanbul ve Ankara müzelerinde bulunan savaş elbiseleri, deri hurçlar, çok sayıda kitap ciltleri dericilik sanatının ne derece yaygın bir kullanım alanına sahip olduğunu gözler önüne sermektedir. Osmanlı Döneminde hayvanlardan elde edilen deriler, çeşitli merkezlerde organize bir biçimde çalışan tabakhanelerde değerlendirilmiştir. Böylece ülke içinde ayakkabı, saraciye vb. ihtiyaçlar karşılanırken diğer taraftan da sürekli seferde olan ordunun koşum, eğer, çizme, ayakkabı gibi gereksinimleri hiç aksamadan sağlanmıştır. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden edinilen bilgilere göre; İstanbul, Konya, Trabzon, Edirne, Urfa, Bağdat ve Mısır gibi imparatorluk merkezlerinde çok değişik derilerin imal edildiği, bunların renk, kalite ve süsleme açısından üstün özellikte olduğu belirtilmektedir.3 Endüstri devrimi ile zaten zayıflamış olan geleneksel yöntemler ile dericilik, ülkemiz sanayisinin 1990’lı yıllardaki dışa açılma sürecinde, atölyeden fabrika üretimine dönüşen ve mekânsal anlamda da organize sanayi bölgelerine taşınan dericilik işlemi Anadolu’da
köklü geleneği de ortadan kaldırmıştır. Bu durum hammadde alımında dahi sıkıntı çeken karatabakların da sonunu getirmiştir. Tabakhanelerin mimariye yansıyan özelliklerinin de Anadolu’da yaygın olarak görülen örneklerle ortak özellikleri olduğu düşünülmektedir. İki katlı inşa edilen bu işliklerin dereye bakan bölümlerinde giriş cephesi yer alır ve işliğin önünde deriyi yağlarından sıyırmak için kullanılan etlik tahtası bulunmaktadır. Girişin ilk katında ise deriyi organik bölümlerinden (Yağ, kıl ayırmaya yarayan havuzlar yer almaktadır. Üst katta ise organik malzemeden arındırılan derinin kurutulmasını sağlayan derileri asıldığı ikinci kat yer almaktadır. İkinci katlar; açıklıklarla(pencerelerle) yaratılan hava sirkülâsyonu ile kurutma işini sağlayacak bir düzenlemeye sahiptir.